8 Haziran 2011 Çarşamba
Sandalye
Suzinak Hüzünler
20 Nisan 2011 Çarşamba
Muciznüma

Bakma gülüşlerime,
İçimde ağlayan sözlerimi görme diye.
Çekil gözlerimden ki alacaklı olma defterimden.
Ben zaten gedayım…
Ya sen kaybedersen
Nasıl öderim sana seni…
Bakma(m)! Kıyamam
“Gözler O’nu görmez O gözleri görür.”
Bulanık sulara meyletme sakın Yağmur Damlası
Kimse bilmez kimsenin içini..
Kalplerde gizli olanı ancak O bilir
Aşk, gül yüzlü bir cellâda teslim olmak en çok
Yok!
Ölmeye cesaretim yok…
Ya Sen, ya Ben, ya O
O’dur ki yemyeşil ağaçtan ateş çıkaran
Çerağım olma şimdi.
Dikkat et.
Ben yanarsam ölürüm.
...
Vur asanı taşa yeşersin içim.
Yıldızı, ayı ve güneşi göster bana
Batıp gidenleri öğret
Kurban ol(ayım) haydi,
Teslimiyet nasıl ki
Bıçak boynundayken bile
Tatlı böylesine
Ağla da görsünler, bilsinler, sorsunlar
Vuslata değişecek nemiz var?
Gözler. Görecek kalmayınca senden başka
Kapanır mı, kanlı bir hicranla
Kuyulara indin mi Eyl!
Gelirken su getir yangınlara…
Balığın karnından daha çok karanlığım
Ben, yemin edilen “asır” dayım
Ve ben, muhakkak hüsrandayım…
Gemileri yakma
Gemiler yap da al beni
Savurup duran bu selin elinden
Meryem olup susuyorum şimdi
Müjdele müjdeni
Havarilerin ihaneti bulur şimdi izini
Doğ hadi, Sen doğ “ben” öleyim
Doğ da, putları devrilsin kalbimin
Ateşler sönsün, göller kurusun…
İçi boş saraylar yıkılsın…
Alsan beni, recmederler mi aşağı geri…
Bırakma elimi…
Sahi, tutar mısın ki?
Şafak GÖKDAĞ
Ela

Reva mı şimdi Ela!
Gözlerine değdi bu can
....
Kapat kapıları Ela!
Dur, geçit verme asi ruhuma
Öbür taraf yangın, öbür taraf ceza…
Bir uçurum bu Ela!
D/üşüyorum…
Ümit, tutunacak dal…
Tut elimi Ela!
Son nefesim sana teslim
Sevmek buysa, ölüyor (muy)um!?
Sen bir “düş” Ela!
Bir düş/sen düş/lerime
Düş/tüğün her yer harda…
Rüzgârdan bir şehir burası Ela!
Suretini savurup g/özüme getiren
Estikçe içimde ne varsa büyüten…
Sakın gitme Ela!
İlk kez değdi gözlerim rengine…
Gözlerinin sükûnu gibi burada yağmurlar
Ben bir ölüyüm Ela!
Lütfet bir Fatiha gönder
Azabta ki ruhuma…
Şafak Gökdağ
Gömlek

Gülmek yoktur artık.
Hicran ile saadet bir arada olmaz ya?
Hüznü seversin bilirim.
Ve ağlatmayı…
Gözyaşlarımla yıkasam da
Sana çıkan yolları
Tebessüm düşmez payıma.
Sen içimdeyken
Yine de ulaşamıyorum.
Yetişemiyorum aşkın boyuna.
Sende, tevbenin temizliği,
Bendeyse günahın kirleri.
Sen müslih, ben müfsid
Sen masum, ben mücrim
Sen, sabahın nuru, bense akşamın şerri…
Sen doğu, ben batı..
Ve “Temizler temizlere”
Korkuyorum, bana yakın olma!
Ben;
“Safa ile Merve arasında koşan bir Hacer”
Bir yudum su ver.
Fesada uğramış kalbimde,
İçimde,
Bir kerbela ağlar.
Ve Fatıma ağlar bana,
İffetiyle çağırır:
“Öldürme” der,
“Alemini, öldürme..”
Bak; içimde bir şehadet var.
Sonra Meryem seslenir:
“Yazıklar olsun,
Sırrını gönlünde tutamayana”
Duyunca,
Başım önüme düşer,
Gözyaşlarım içime…
Ne sözüme, ne gözüme
“Sus!” diyemedim diye.
Sırdın sen çözülünce yitiveren.
Ey İbrahim’i ateşten koruyan gömlek
Ve Yusuf’u..
Şahitlik et seni giyenlere..
Gel! Tekrar sar
Ateşe düşmüş bizleri.
Şafak Gökdağ