20 Nisan 2011 Çarşamba

Muciznüma


Bakma gülüşlerime,

İçimde ağlayan sözlerimi görme diye.

Çekil gözlerimden ki alacaklı olma defterimden.

Ben zaten gedayım…

Ya sen kaybedersen

Nasıl öderim sana seni…


Bakma(m)! Kıyamam

“Gözler O’nu görmez O gözleri görür.”

Bulanık sulara meyletme sakın Yağmur Damlası

Kimse bilmez kimsenin içini..

Kalplerde gizli olanı ancak O bilir

Aşk, gül yüzlü bir cellâda teslim olmak en çok

Yok!

Ölmeye cesaretim yok…

Ya Sen, ya Ben, ya O

O’dur ki yemyeşil ağaçtan ateş çıkaran

Çerağım olma şimdi.

Dikkat et.

Ben yanarsam ölürüm.

...

Vur asanı taşa yeşersin içim.

Yıldızı, ayı ve güneşi göster bana

Batıp gidenleri öğret

Kurban ol(ayım) haydi,

Teslimiyet nasıl ki

Bıçak boynundayken bile

Tatlı böylesine

Ağla da görsünler, bilsinler, sorsunlar

Vuslata değişecek nemiz var?

Gözler. Görecek kalmayınca senden başka

Kapanır mı, kanlı bir hicranla

Kuyulara indin mi Eyl!

Gelirken su getir yangınlara…

Balığın karnından daha çok karanlığım

Ben, yemin edilen “asır” dayım

Ve ben, muhakkak hüsrandayım…

Gemileri yakma

Gemiler yap da al beni

Savurup duran bu selin elinden

Meryem olup susuyorum şimdi

Müjdele müjdeni

Havarilerin ihaneti bulur şimdi izini

Doğ hadi, Sen doğ “ben” öleyim

Doğ da, putları devrilsin kalbimin

Ateşler sönsün, göller kurusun…

İçi boş saraylar yıkılsın…

Alsan beni, recmederler mi aşağı geri…

Bırakma elimi…

Sahi, tutar mısın ki?

Şafak GÖKDAĞ

Ela


Reva mı şimdi Ela!

Gözlerine değdi bu can

....

Kapat kapıları Ela!

Dur, geçit verme asi ruhuma

Öbür taraf yangın, öbür taraf ceza…


Bir uçurum bu Ela!

D/üşüyorum…

Ümit, tutunacak dal…


Tut elimi Ela!

Son nefesim sana teslim

Sevmek buysa, ölüyor (muy)um!?


Sen bir “düş” Ela!

Bir düş/sen düş/lerime

Düş/tüğün her yer harda…


Rüzgârdan bir şehir burası Ela!

Suretini savurup g/özüme getiren

Estikçe içimde ne varsa büyüten…


Sakın gitme Ela!

İlk kez değdi gözlerim rengine…

Gözlerinin sükûnu gibi burada yağmurlar


Ben bir ölüyüm Ela!

Lütfet bir Fatiha gönder

Azabta ki ruhuma…


Şafak Gökdağ

Gömlek

Gülmek yoktur artık.

Hicran ile saadet bir arada olmaz ya?

Hüznü seversin bilirim.

Ve ağlatmayı…

Gözyaşlarımla yıkasam da

Sana çıkan yolları

Tebessüm düşmez payıma.

Sen içimdeyken

Yine de ulaşamıyorum.

Yetişemiyorum aşkın boyuna.

Sende, tevbenin temizliği,

Bendeyse günahın kirleri.

Sen müslih, ben müfsid

Sen masum, ben mücrim

Sen, sabahın nuru, bense akşamın şerri…

Sen doğu, ben batı..

Ve “Temizler temizlere”

Korkuyorum, bana yakın olma!

Ben;

“Safa ile Merve arasında koşan bir Hacer”

Bir yudum su ver.

Fesada uğramış kalbimde,

İçimde,

Bir kerbela ağlar.

Ve Fatıma ağlar bana,

İffetiyle çağırır:

“Öldürme” der,

“Alemini, öldürme..”

Bak; içimde bir şehadet var.

Sonra Meryem seslenir:

“Yazıklar olsun,

Sırrını gönlünde tutamayana”

Duyunca,

Başım önüme düşer,

Gözyaşlarım içime…

Ne sözüme, ne gözüme

“Sus!” diyemedim diye.

Sırdın sen çözülünce yitiveren.

Ey İbrahim’i ateşten koruyan gömlek

Ve Yusuf’u..

Şahitlik et seni giyenlere..

Gel! Tekrar sar

Ateşe düşmüş bizleri.

Şafak Gökdağ