27 Nisan 2010 Salı

Sayıklamalar...



Karabasana benzeyen düşüncelerinin elinde,
Kurtulamıyor.
Nefes alıyor; alıyor fakat her nefeste boğuluyor.
Bugün kalbi nefessiz...
" Hu! "
Diyor, derinden bir.
Düşünceleri; etsiz, kemiğe soyunmuş ellerle boğazlıyor kalbini.
Gök gürültüsü var dışarıda;
seyyar satıcının sesi geliyor:
" Ne alırsan bi liraaa.. "
Sesler birbirine karışıyor.
Az sonra yağmur başlayacak..
Bir ışık belirip sonra hemen kayboluyor..
" Beni de yıkasaydı yağmur! "
Sanki habis, fesat bir ceset,
ruhu var diye kırmak istiyor onun kanatlarını..
Sahi mi? Var mıydı ruhu?
Beden olalı ruhu uğramazdı...
Beden olalı o da ruhunu aramadı...
Gittikçe kayboluyor, bedeni onu yutuyordu.
İçten mi dıştan mı bilmiyor, eriyordu; be(n)/den olalı...

Karanlık, soğuk, rutubetli...İçine çektiği hava kesif...
Kurtulsaydı mahzeninden o da uçacaktı.
İstemek uçmak mıydı?

-Şafak Türker-
27 Nisan 2 Sıfır Sıfır 10

12 Nisan 2010 Pazartesi

sus/ma


Duyuyor musun içimde yine senin sesin var.
...
Olmayan sesler mi duyuyorum yoksa!?
Gerçekse,hiç susma ne olur..
Susacaksan; şimdi SUS..

-türabi-

8 Nisan 2010 Perşembe

!



Bu boşluk ortasında,

sokağa atılmış bir ünlem işareti zavallılığıyla dikiliyorum.

Ağlayacağım galiba;

belki de ağlıyorum.

Büyük bir uçurumun kıyısında öylece duruyorum sanki.

En küçük hareketim beni bu sarp boşluğa uçurabilir.

Kalbimi sıkı tutmalı ve direnmesini bilmeliyim!


-alıntı-